Dünden Bugüne Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinde Çocuk Gelişimi Çalışmaları


Huzurunuzda siyasi kimliğimle değil, bir çocuk sevdalısı, nesil sevdalısı ve Üsküdar Üniversitesi’nin bir mensubu olarak bulunuyorum. Çocuğu konuşacağımız bir gündeyiz. Çocuğu konuşmak çok önemli: Eğer güçlü bireyi, güçlü toplumu ve güçlü devleti konuşmak istiyorsanız öncelikle çocuğu konuşmak zorundasınız. Ben çocukla ilgili çalışmalar yaparken hep işittiğim cümle şu oldu: Annesin ya kadınsın ya, taktın çoluk çocuğa! Evet, taktım çoluk çocuğa. Çünkü topluma baktığımız zaman şikâyet ettiğimiz her kötü sonucun sebebinde/ temelinde, zamanında/ ihtiyaçları olduğunda ulaşamadığımız çocuklarımız var. Parlementoda ve Komisyonlarımızda, kayıp çocukları konuştuk, yeteneği tespit edilmemiş çocukları konuştuk, şiddete maruz kalan ya da şiddet uygulayan çocuklarımızı konuştuk. Bunların hepsi ihmal edilmişliğin bir sonucuydu. Bu istemediğimiz sonuçları bize konuşturan sebep neydi? Aileleri ihtiyaçları olduğunda yalnız bırakmıştık. Düşündüm ki yüzlerce kötü sonuçları telafi etmekle ilgili çalışmalarımız tabii ki olacaktı ama sebepleri ortadan kaldırdığımızda, bu sonuçları ortadan kaldırmak için katlanılan maliyet yükü azalacak. Genç, dinamik, duyarlı, özgüvenli, sağlık maliyetleri azalmış, başarı seviyeleri yükselmiş bir topluma ve aynı zamanda güçlü bir ülkeye sahip olacaktık. Bu vesileyle her şeyden öncelikle en üst düzeyde kamunun kulağını bizim üniversitemizin salonuna getirdiği için sayın Dr. Zülfiye Füsun Kümet’e, değerli Kurucu Rektörümüz Prof. Dr. Nevzat Tarhan hocamıza teşekkürlerimi sunuyorum. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiği için Üsküdar Üniversitesi ve Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer’e teşekkür ediyorum. 

Türkiye'de ilk defa böyle kapsamlı bir çalışmayı yaptıktan sonra Avrasya ve Avrupa iş birliğine de bunu zaman içinde taşıyacağımızı düşünüyorum. Çocuk dediğimiz zaman çoluk çocuk meselesini konuşmuyoruz. Bayağı bayağı ekonomi konuşmuş oluyoruz, sağlık konuşmuş oluyoruz, eğitim konuşmuş oluyoruz. Çünkü her gün şikâyet ettiğimiz o kadar çok şey var ki… Kayıp çocuklarımızdan şikâyetçi oluyoruz, suça itilmiş çocuklarımızdan bahsediyoruz ama bunlarda hepimizin sorumluluğu var. Bunları hangi tecrübeyle söylüyorum? Üç araştırma komisyonu yönettim. Kayıp çocuklar sadece bedenen kaybolmuyorlardı değerli dostlar, ruhen de kayboluşları vardı. Biz aynı zamanda ruhen de kayboluşlarını çalıştık. Şiddete uğramış çocuklarımız vardı. Şiddet uygulayan çocuklarımız vardı. Yüzlerce hane gezdik. Cezaevlerini birebir gezdik. Cezaevlerinde birebir anketler yaptık. Çıkan sonuç tek: Çocukluk, çocukluk, çocukluk. Yani her ulaşamadığımız çocuk, bizim için bir kayıptı. Peki, bunu yalnız biz mi düşünüyoruz? Yok. Atalarınız size çok güzel bir miras bırakmış. Demişler ki “Yedisinde neyse yetmişinde odur”. Yedisinde ulaşamadığınız çocuk, kırkında otuzunda artık sonuçlarını tartışacağınız, mahkeme masraflarının ve sağlık maliyetlerinin artacağı süreci ortaya çıkartmaktadır. Bu arada Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bize “Sağlam baş sağlam vücutta bulunur.” diyerek de bir yol haritası çizmiş. Eğer biz çocuğu konuşuyorsak güçlü bir topluluğu, sağlıklı, refah düzeyi artmış huzurlu bir toplumu, güçlü bir devleti konuşuyoruz demektir. Bugün ulaşamadığımız her çocuk, kaybedilmiş bir gelecek demektir. Çok meşhur bir söz var; “Gençlik geleceğimizdir.” Ben bu sözü değiştiriyorum: “Bugünüm olmazsa yarınım endişeli gelecek.” diyorum. Evet, okullarda başarının düştüğünü konuşmak istemiyorsak, niye istihdamımız gelişmedi diyorsak, niye üretimimiz gelişmedi diyorsak bunların hepsinin sebebi olarak ısrarla söylüyorum; çocuğa ulaşmamız gereken dönemde, ihtiyaçları olduğunda onların yanında bulunmayışımız. Okuduğunuz bölüm, çalıştığınız konular değerli hocalarım; adı üstünde, önleyici, koruyucu, destekleyici bir çocuk gelişimi için gayret sarf ediyorsunuz. Çocuğun şahsiyetinin, kişiliğinin, zekâsının yüzde sekseninin oluştuğu yedi yaş altındaki çocuğu önemseyerek çalışıyorsunuz (tabii ki kanunen 18 yaşına kadar çocuk ama yedi yaşına kadar olan süreci çok önemsiyorum). Şunu hatırlatmak isterim; anne baba ve kamu üzerinde, anne rahmine düşen çocuğun hukuku başlar.

Unutmadan hatırlatmak isterim; 2015 yılında Recep Akdağ döneminde, “0-6 Yaş Psikososyal Gelişimi Destekleme Programı” diye bir modül, Sağlık Bakanlığı’na eklendi. İşliyor mu? İşlemiyor. Niye? Kadro yüzünden; hekimlerimiz ve hemşirelerimiz gerçekten buna ayıracak vakit bulamayabilirler. Bunun için ben bu modeli Sağlık Bakanı ile çalışırken benim derdim şuydu: Süreç, 2 yaşına kadar çocukların aşısını, doğumunu, doğum süreçlerini, hastalıklarını fevkalade izliyor. İyi de benim bu çocuğumun ruhsal sağlığı, ruhsal gelişimi, yetenek gelişimi? Bunu takip etmeyecek miyim? Unutmayın, bir kenara yazın ve Bakanlığa bunu kullanmak konusunda ısrar edin. Çünkü bu modülleri kullanmaya başlaması için sizin orada aktif görev yapmanız gerekiyor. Hekimin ve hemşirenin yanında çocuklarımızı en iyi tanıyan çocuk gelişimciler vazgeçilmez bir aktördür. Kadrolarımız açılsın istiyorsanız, önümüz açılsın istiyorsanız bu sistemin içinde bu modüllerin çalışmasına ısrar etmemiz lazım. Şunu unutmayın ki birkaç Avrupa ülkesinin toplam nüfusuna denk bir genç nüfusumuz var. Komisyon çalışmalarımızın sonuçlarında bu veriler, benim bu konuda daha titiz olmam gerektiği konusunda farkındalığımı arttırmıştı. Hem bir sosyolog olarak hem bir ekonomist olarak hem anne-anneanne olarak ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu görüyorum. Tabii bu arada kurumlar oluşurken, kadrolar oluşurken bizim üzerimize de düşen sorumluluklar olacak. Aynı zamanda bir sağlık denetimcisi gibi görev yapacak arkadaşları yetiştirirken benim sizden bir ricam var: Bu arkadaşlar, aynı zamanda çocuklarımıza rol model olacaklar. Bu arkadaşların mutlaka kendilerine ait özel alan ve yetenekleri vardır. Bunları geliştirmeleri; sanat, kültür, zanaat, spor gibi yetenek alanlarında da arkadaşlarımızın kendini geliştirerek fark yaratmaları, fark atmaları ve toplumda görünür olmalarını sağlamaları kendilerinin lehine olacaktır. Bu arada tabii ki burada sağlıkçı hocalarımız da var; sizlerden de ricamız lütfen hastanenizde, sağlık ocaklarında, çocukla ilgili her alanda, çocuk gelişimci arkadaşlara çok ihtiyaç olduğunu hissettirmeniz, bugünkü yaptığımız çalışmaların sayısını daha da arttırmamız lazım.

Ülkemizde Çocuk Gelişimi tarihçesine baktığımızda;

• Çocuk Gelişimi ve Eğitimi bölümü, öncelikle 1960 yılında Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda açılmıştır.

• Üniversite düzeyinde ise Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü 1968’de Hacettepe Üniversitesi’nde Ev Ekonomisi Yüksek Okulu çatısı altında kurulmuştur.

• 30 Kasım 1977 tarihinde bölüm mezunları, Resmî Gazetede yayımlanarak, sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfında sayılmıştır.

• 1987 tarihinde Çocuk Sağlığı ve Eğitimi adını almıştır.

• YÖK’ün 1996 tarihli kararı ile Çocuk Gelişimi ve Eğitimi adını almıştır.

• YÖK’ün 2007 tarihli kararı ile Sağlık Bilimleri Fakültesi çatısı altında Çocuk Gelişimi Bölümü olarak yeniden yapılandırılmıştır.

• YÖK verilerine göre Türkiye’de 82 farklı üniversitede Çocuk Gelişimi bölümü çocuk gelişimci yetiştirmeye devam etmektedir.

• ÇİM (Çocuk İzlem Merkezi) ilk olarak 2010 tarihinde Ankara’da pilot uygulamaya başlamış, çocuklar açısından faydaları tespit edilmiş ve sağlık hizmet bölgelerine yaygınlaştırılmasına karar verilmiştir. 2012’de Çocuk İzlem Merkezi Başbakanlık Genelgesi ile yaygınlaştırılma faaliyetleri yürütülmeye başlanmıştır. 2023 yılına kadar 81 ilde ÇİM açılması planlanmıştır.

3 Mayıs 1920 tarihinde kurulan Sağlık Bakanlığı bünyesinde 1952 yılında Ana Çocuk Sağlığı Şube Müdürlüğü kurulmuştur. Aynı zamanda 1953 yılında Ankara’da UNİCEF ve WHO desteğiyle Ana ve Çocuk Sağlığı Tekâmül Merkezi kurulmuştur.

Peki, Çocuk Gelişimciler neler yapar?

• Çocukların gelişim alanlarını değerlendirerek çocuk destek programları hazırlar.

• Sağlık kurumlarında çocuğun uyum ve gelişimine uygun ortamların hazırlanmasını sağlar.

• Riskli bebek ve çocuk izlemlerinde görev alır ve gelişimi destekleyici çalışmalar yürütür.

• Çocuk gelişimi ile ilgili materyallerin tasarımını yürütür.

• Aileye çocuğun gelişimine yönelik bilgi ve eğitim verir.

• Sağlık Bakanlığı, Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planında (2011-2023) yer alan ‘Ruh sağlığı çalışanlarının afet ve bireysel veya kitlesel travmalar konusundaki bilgi ve deneyim düzeylerinin artırılması amacıyla hizmet içi eğitimlerin planlanması’ amaçlarına yönelik çalışmalara başlanmıştır. Bu çalışmaların önemli parçalarından birisi ise ruh sağlığı ve hastalıkları ile psikososyal destek alanında çalışan uzmanların yeterlilik ve donanımlarını artırmaktır. Bu bağlamda da Çocuk Gelişimcilerin önemli bir yeri ve görevi bulunmaktadır.

 

Halide İncekara, Özel Yetenekli Çocuklar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, 22. 23. 24. Dönem Milletvekili[1]

Sağlık Alanında Koruyucu, Önleyici ve Destekleyici Çocuk Gelişimi Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması Sempozyumu

 

[1]22. Dönem: Çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimi ile okullarda meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı; İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliği; 23. Dönem: Kayıp Çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı; İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcılığı, TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi Kurucu Üyeliği; 24. Dönem: Üstün yetenekli çocukların keşfi, eğitimleriyle ilgili sorunların tespiti ve ülkemizin gelişimine katkı sağlayacak etkin istihdamlarının sağlanması amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı.

Tanıtım Filmi