Muallimler; mektepte olduğu kadar aile içinde de çocukla çocuğun ebeveyniyle meşgul olmalıdırlar.
Mekteplerdeki fakir talebenin öğle yemeklerini temin için şayan-ı şükran bir alâkadarlık vardır. Hilal-i Ahmer, Himâye-i Etfâl, yavrulardan bir kısmını olsun doyurmaya çalışıyorlar. Fikrimizce mektebe devam eden fakir olmayan diğer çocuklar da kâfi derecede kalori almıyorlar. Ana ve babalar çocuklarının gıdasıyla fazla meşgul olmamakla beraber, mektepler bilhassa kışın erken açıldığından talebe mektebe yetişememek korkusuyla ekseriyetle kahvaltı yapmadan evden çıkarlar. Öğle zamanı oyuna yetişmek için acele acele yiyip bahçeye giderler. Akşam yemeğinde de yorgun düştüklerinden tamam yemezler. Baba ile birlikte yemeği i’tiyad etmiş çocuklar, babası gecikince uykuya galebe edemez, aç da uyurlar. Muallimlerimiz, mektep doktoru ile birlikte bu çocuklarda da tetkikat yapsalar kâfi derecede gıda almadıklarını göreceklerdir.
Esasen mektep doktoru muallimlerle birlikte her çocuğun beden ve zeka inkişafının yaşıyla mütenasip gidip gitmediğini tetkik etmekle mükelleftir. Gıdanın bunda başlıca tesir yapacağı şüphesizdir. Talebenin yalnız mektepte değil evinde de ne derecede gıda aldığını öğrenmek lazımdır. Kâfi derecede gıda almayan çocuğun bedenî inkişafı tehir ettiği gibi zekası da bundan müteessir olur, derse çalışmak, anlamak kabiliyeti azalır...
Muallimler, terbiye ve tedrislerini deruhte ettikleri yavrulardan müspet bir netice alabilmek için ziyaretçi muallim rolünü ifa ederek hiç olmazsa zafiyeti nazar-ı dikkati celp eden çocukları evlerinde analarıyla temasta bulunarak tetkik etmelidirler. Bu tetkik yalnız gıdaya münhasır kalmayarak çocuğun hareketlerine, vaziyetlerine teşmil edilirse muvaffakiyet tezayüd eder.
Zamanımızda bütün talebeye aynı muameleyi yapmak doğru değil. Her çocuğun hâlet-i ruhiyesi, hassasiyeti bir olmadığından yapılacak muamele çocuğun ruhuna ve hislerine uygun olmalıdır. Muallim, çocuğun ruhunu anlayabilmek için evladını tetkik ve mütalaa, ondan sonra çocuk hakkında takip edeceği hatt-ı hareketi tespit etmelidir. Muallim bu hususta muvaffak olması için çocuğu evde, sokakta, oyun mahallerinde, mektepte muntazaman takip etmelidir. Bu suretle muallimin muvaffakiyeti şüphesiz olduğu gibi terbiye de az çok tevhid edilmiş olur...
Bizde çocuk evde başka türlü terbiye alır, mektebe gider başka türlü terbiye görür, sokakta ise terbiyesizlik öğrenir. Zavallı yavru bu muhtelif tesirler altında terbiye med ve cezirine tâbi olur. Hangisinin kuvve-i müessiresi fazla ise onun taht-ı tesirinde kalır. Bu vaziyette şüphesiz muallim muvaffakiyet gösteremez. Usanç gelir. Talebe ile uğraşamaz.
Mektepte verilen terbiyenin ailede ve muhitte idamesine ihtiyaç vardır. Mektep ile çocuk ailesi ve muhit arasında terbiye itibariyle ahenk tesisine çalışmak ziyaretçi muallimlerin vezaifi meyanına dahil olur.
Ziyaretçi muallimler vakit vakit ana ve babalara konferanslar vermek, hasbihaller etmek ve evlatlarının hareketlerini evde tetkik ve tespit ettirmek ve bunları mütalaa etmek suretiyle bu ahengi tesis edebilirler. Bu, şüphesiz kolay bir şey değildir, çok yorucudur, fakat şerefli, vatanî bir meseledir.
Ziyaretçi muallim rolünü yapacak muallimin; çocuğun ruhunu okuyacak kadar psikoloji ve çocuğun terbiyesine vakıf olacak kadar fenn-i terbiye bilmesi lazımdır. Muallimlerimiz içinde kıymetli ve fedakâr gençler çoktur. Muallimler birliği rehberlik eder, ziyaretçi muallimler teşkilatını yaparsa, istikbalde yapmağa mecbur olacağımız bu teşkilatı şimdi yapmakla vakit kazanılmış, terbiyeyi tevhide doğru bir adım atılmış, talebe de maarifin istediği tarzda yetiştirilmiş olur. Muallim çocukla yalnız sınıfta meşgul oldukça çocuğu aile ve muhit terbiyesinin tesirinden kurtarmağa imkan yoktur...
Şu vesile ile muallimlerimizden bir temennide bulunmak istiyorum. Bu sene muallimler kongresine her taraftan kıymetli ve ateşli gençler iştirak ettiler, heyecanlı hitabelerde bulundular, yüksek mevzularda iyice münakaşât oldu. Fakat müspet olarak alınan neticeler azdır.
Muallimler çocuklarda görecekleri gayr-ı tabilikleri, çocukluğun icap ettirdiği yaramazlığın fevkindeki hareketleri tespit ve böyle bir çocuğu tabii dereceye, hadd-ı itidale indirmek için takip ettikleri usulü, ğabî görünen ve çalışmayan bir talebeyi suver-i muhtelife ile çalışmağa teşvik yolundaki mesainin neticelerini ve muvaffakiyet, adem-i muvaffakiyet sebeplerini kaydedip gelecek kongrede mevzu-ı bahs etseler zannederim mesleklerine, meslektaşlarına kıymetli yardım etmiş olurlar.
Mesela: Geçen sene İstanbul Lisesi’nde muallimin sandalyesine iğne koyan ve bir sınıf talebesinin tardına sebebiyet veren efendi, acaba bu hareketi hangi hâlet-i ruhiye tesiriyle yaptı? Evvelce de bu gibi hâlleri vuku bulmuş mu idi? Bu efendinin diğer muallimlere ve arkadaşlarına karşı olan muamelesi, vaziyeti nasıldı? Asabî ve ruhî bir hastalığı var mıydı? Hatta ebeveyninin vaziyetleri ve hâlet-i ruhiyeleri bile tetkik olunarak netice kongrede mevzu-ı bahs olabilir. Vakıa bu vakada asıl fail zannediyorum bulunamamıştı. Bunun için bütün talebe mektepten çıkarılmıştı.
Burada vakayı esas itibariyle kaydettiğimden failin bulunmaması esbâbını ve kararı mevzu-ı bahs etmiyorum.
Muallimler arasında bu ve emsali hareketlere karşı takip edilecek terbiye yolları kongrede faideli bir surette münakaşa ve tespit edileceğinden böyle bir vaka karşısında muallimin takip edeceği hatt-ı hareket tebellür etmiş olur. Hem muallim zahmet çekmez, müşkil vaziyetlere düşmez, hem de talebe haklı bir hükme tâbi tutulmuş olur.
Doktor Fuad (Umay), Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, Sayı: 2, s.3-4.
["Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi'nin İncelemesi (1926-28)" isimli yüksek lisans tezinde yazıyı Latin alfabesine çeviren: Elif Konar Özkan]
https://oyemer.blogspot.com/2022/12/tarihimizden-egitime-dair-notlar-1.html